Tony Ödüllerini, müzikal seven çoğu insan duymuştur. Peki onun en ihtişamlı kategorisi olan “En İyi Müzikal Ödülü”nü hangi tarz müzikaller alır? Bu müzikaller arasında bir benzerlik var mıdır? Bu sorular aklımda dolaşırken ilginç bir nokta dikkatimi çekti: 2016 ve 2017 yıllarının kazananları, alışılmadık yönlerden benzer yapıya sahipti. Bu yüzden 2016 ve 2017 yıllarının kazananlarını alkışlarla sahneye davet ediyoruz. Kırmızı halıda gördüğümüz göz alıcı isimler ise Hamilton ve Dear Evan Hansen! Taa Karayiplerden Amerika’ya gelmiş fakir bir göçmenin yanında sosyal anksiyeteli bir genç. Toplumda çok konuşulmayan bu iki profilin benimsendiğini görüyoruz. Hem de öyle benimsenmişler ki onların fark edilip, onlarla ilgili müzikal yazılmış olma gerçeğini bir kenara bırakalım, “En İyi Müzikal” ödülünü kazanacak kadar da başarılı olmuşlar. Bu yazıda, karşılaştırmamızda yer alacak müzikallerden ilki olan Hamilton’ı inceleyeceğiz fakat önce biraz Tony Ödülleri nedir ondan bahsedelim.
Tony Ödüllerine özet olarak “müzikallerin Oscar’ı” diyebiliriz. Tam ismi “Antoinette Perry Award for Excellence in Broadway Theatre”dır. Bu ödül, Broadway tiyatrolarında gösterilen başarıyı ölçen bir ödüldür ve ilk Tony Ödülü, 1947’de verilmiş. Antoinette Perry de Amerikan Tiyatro Kanadını kuran hanımefendinin ismidir. Ödül verilen alanlar; en iyi aktörden en iyi müzikale, en iyi orkestrasyondan en iyi koreografiye kadar uzanan geniş bir yelpazede. Şimdi bahsedeceğimiz Hamilton müzikali ise, Tony Ödülü “yağdığında” tadını çıkaranlar arasında yer alıyor. Müzikal, 16 adaylık ve 11 ödül ile eve döndü.
Geçtiğimiz ay Disney Plus ile ekranlarımıza gelen Hamilton müzikali, oldukça sıradışı bir müzikal. Müzikalin konu aldığı Alexander Hamilton, Amerika’nın “kurucu baba”larından sayılan, aynı zamanda 10 doların üzerinde resminin bulunmasından da hatırlayabileceğimiz bir figür. Kendisi, Amerikan tarihinde hiç başkanlık ya da başkan yardımcılığı yapmadı, Washington gibi başkente ismi verilmedi. Neden onun müzikalini izlemek bir yana, hikayesini öğrenmek isteyelim ki?
Alexander Hamilton, “kurucu baba” olmadan önce Karayipli bir göçmendi. Tahminen 1755’te annesi Rachel Fawcett Lavien’in, James Hamilton ile evlilik dışı ilişkisinden doğan bu figür; on yaşında babası tarafından terk edildi, 13 yaşında ise annesini kaybetti. Oldukça hırslı ve çalışkan olan Hamilton, genç yaşta ticarete atıldı. 1772’de St. Croix’u etkileyen kasırga hakkında yazdığı mektupla patronunu ve diğer insanları etkiledi ve 1773’te eğitimi için New York’taki King’s College’a (Columbia Üniversitesi) gönderildi. Müzikalde, Hamilton’ın Amerika’ya gittikten sonra Amerika’nın bağımsızlığında oynadığı önemli rol yakından anlatılıyor. Alexander Hamilton adı Amerikan tarihine; ilk Hazine Bakanı ve Amerika’daki ilk siyasi parti olan Federalist Parti’nin kurucusu olarak geçiyor.
Şimdi akıllara bir soru gelebilir; nasıl bu kadar popüler oldu bu müzikal? Amerikan tarihini şarkılarla anlatmak ne kadar ilginç olabilir ki? Bu noktada devreye Lin Manuel Miranda giriyor. 1980’de dünyaya gelen Miranda’nın ailesi Porto Riko’dan geliyor yani o da Hamilton gibi bir göçmen. Miranda, 2008 yılında Ron Chernow’un Hamilton hakkında yazdığı biyografiden esinleniyor ve Hamilton müzikalini yaratmaya başlıyor. Müzikalin hikayesi ve bestesi tamamen ona ait. Kendisi, siyasetin hararetli ortamını göz önüne alarak müzikali, Hip-Hop tarzında yazıyor. Amerikan politikasındaki önemli figürler “Rap Battle” yaparken, bir anda İngiliz Kralı King George; Beatles esintileri taşıyan bir şarkıyla karşımızda belirebiliyor.
Bu müzikali bu kadar ilgi çekici yapan noktalardan bir diğeri ise etnik olarak oldukça geniş bir oyuncu yelpazesine sahip olması. Müzikallerde genellikle “beyaz” ağırlıklı bir oyuncu profiline rastlanırken, Hamilton müzikali tarihi figürlerin gerçek renkleriyle/kökenleriyle yansıtılmasını hiç önemsemiyor. Hamilton’ı oynayan Lin Manuel Miranda’nın zaten Porto Riko’lu olduğundan bahsetmiştik. Hamilton’ın eşi Eliza’yı oynayan Philippa Soo da; Çinli bir babaya sahipken, diğer iki kardeşini oynayan Renee Elise Goldberg ve Jasmine Cephas Jones ise siyahi oyuncular.
Amerikan tarihindeki en ırkçı figürlerin Afroamerikanlar tarafından canlandırılması da müzikale mizahi bir yapı kazandırıyor. Müzikallerde ırk konusunda bu kadar yenilikçi davranan Miranda, uygun bir oyuncu bulunduğu takdirde Hamilton’ı bir kadın oyuncunun bile oynayabileceğini söylüyor. Böylelikle Miranda, cinsiyet normlarını yıkmada da önemli bir adım atıyor.
Hamilton’ın cinsiyet ve ırk konusundaki yenilikçiliğinden bahsettiğimize göre, yazımızın sonuna geliyoruz. Dear Evan Hansen’ın psikolojik sağlık ve sosyal anksiyete konusundaki normları nasıl yıktığından ve hangi konularda “dışlanmışın” yanında duran bir müzikal olduğundan da diğer yazımızda bahsedeceğiz. Bir sonraki yazıya kadar hoşçakalın!
Comments