Mamma Mia! ABBA’nın ikonik şarkısından ismini alan , West End ve Broadway’i sallayan ABBA müzikali Mamma Mia, 2008 yılında film prodüksiyonuyla gişede oldukça büyük bir başarı elde edip Golden Globe adaylığı almıştı. Çok sevilen ABBA şarkılarını içinde Meryl Streep, Colin Firth ve Pierce Brosnan gibi dev isimleri barındıran star cast ile birleştiren müzikal tüm dünyada büyük sükse yapmıştı. Haliyle tam 10 sene ardından, aynı cast ile devam filminin çekileceği haberi şaşkınlık ve sevinçle karşılandı. Ben de koyu bir ABBA ve Mamma Mia hayranı olarak, gişeye girmesinin ardından sabredemeyip bulduğum ilk fırsatta izledim.
DİKKAT!!!! YAZININ BUNDAN SONRAKİ BÖLÜMÜ SPOILER İÇEREBİLİR.
Mamma Mia! Here We Go Again, Meryl Streep’in hayat verdiği, kilit karakterlerden Donna’nın ölümünden sonrasını konu ediniyor. Ancak sürpriz bir biçimde, iki zaman çizgisinde ilerleyen film aynı zamanda Donna’nın gençliğini de anlatıyor. Hatırlarsanız ilk film, Sophie’nin, annesi Donna’nın günlüğünü bulması ve annesinin anılarında gerçek babasını bulma çabasını anlatıyordu. Bu sefer ilk filmde duyduğumuz anıları izleme fırsatına erişiyor, mezuniyeti ardından Donna’nın Yunan adasına yerleşme macerasına ve o yaz yaşadığı üç kaçamağa şahit oluyoruz. Günümüzde ise, Sophie, Donna’nın ölümünün ardından, annesinin hayalini yerine getirip hep sözü geçen müthiş oteli kurmaya çalışıyor. Görkemli bir açılışa hazırlanırken birtakım engellerle karşılaşan Sophie’nin hayatı Donna’nın gençliğiyle oldukça paralel ilerliyor. Farklı zamanlarda, benzer duygularla, bir anne ve kızın düşüş ve kalkışlarını izliyoruz.
Mamma Mia! Here We Go Again’i izlemeden önce biraz önyargılı olduğumu söylemem gerekiyor sanırım. Devam filmlerinin hep hayal kırıklığına uğratması bir yana, Meryl Streep’in kilit karakteri Donna’nın ölmüş olması ve ABBA’nın en bilinen şarkılarının çoktan ilk filmde kullanılmış olması da beni düşündürtüyordu. Ancak filmin önyargılarımı boşa çıkardığını rahatlıkla söyleyebilirim. Oldukça akıcı, capcanlı bir film öncelikle. Geçmişle şimdinin iç içe geçmesi, aşina olduğumuz tüm karakterlerin gençlik ve günümüz hallerinin birbiri ardına dönmesi filmin dinamiğini çok hızlandırıyor. Ayrıca ilk filme oldukça sadık olan devam filmi, Meryl Streep olmasa dahi, onun anısına oldukça saygılı davranarak her anımızda bize onu hatırlatıyor. Yeni maceralara ağırlık vermekten ziyade, ilk filmin öncesi ve sonrasını anlatarak boşlukları doldurmuş hissiyatı veriyor, yarım kalan işi bitiriyor.
Donna’nın gençliğine hayat veren Lily James’in emeğini de göz ardı etmemek gerek bu hususta. Oldukça başarılı, kıpır kıpır bir Donna izliyoruz Lily James ile. Sadece Lily James değil, genç karakterleri canlandıran diğer oyunculara da kocaman bir tebrik yollamak lazım. Cennet bir adada, birbirinden güzel ABBA şarkıları eşliğinde gülümsüyor, hüzünleniyor, kalabalık dans sahnelerinde yerimizde duramıyoruz. 2 saat göz açıp kapayıncaya dek geçiyor. İlk filmin şarkılarının aksine daha az bilinen ama en az onlar kadar güzel olan ABBA şarkıları eşlik ediyor bize. Birçoğuna içimizden eşlik edemesek de, When I Kissed the Teacher, Waterloo ve Knowing Me Knowing You gibi bildiğimiz birkaç şarkıda daha bir canlanıyoruz. İlk filmde de kullanılan Dancing Queen ve Mamma Mia şarkılarıyla ise gülümseyerek göz kırpıyor film bize.
Filmin sonlarına doğru iki sürpriz isim karşılıyor bizi. Konuk oyuncu olarak Cher’i ağırlayan film, bize Cher’in sesinden Fernando’yu dinletiyor. Birbirinden güzel sahneler ve danslar yetmezmiş gibi, Merly Streep’i de sürpriz olarak gördüğümüz son sahneyle tavan yapıyor film. Gözyaşları eşliğinde Donna’yı ne çok özlediğimizin farkına varıyoruz. İlk filme The Winner Takes It All ile damgasını vuran Meryl Streep, yine rol çalıyor ve filmin en güzel sahnesinin altına imzasını atıyor. Filmin bitişinin ardından, Mamma Mia’nın alametifarikası olan end credits şarkılarında ise sayıca iki katına çıkan, ancak aynı karakterlere can veren genç ve yaşlı oyuncuların Super Trouper performansı yüzümüze kocaman bi gülücük konduruyor. Salondan anlamsızca huzurlu, mutlu, yenilenmiş şekilde ayrılıyoruz.
Eleştirilecek bir iki nokta yok değil tabi ki. Mamma Mia’nın en büyük sorunu olan vokal, Mamma Mia Here We Go Again’de de devam ediyor. Karakterlerin sesleri maalesef cılız ve efektif değil. Şarkılara uydurulmaya çalışılan plot birkaç yerde göze çarpıyor. Mesela Cher sürprizi oldukça zorlama geliyor izlerken. Ancak plot’ın ilk filme nazaran kesinlikle daha akıcı olduğunu tekrar tekrar söylemekte fayda var. Zaten hareketli sahneler bir an olsun sıkılmanıza imkan vermiyor. Star cast ile göz dolduran sahneler sizi oldukça tatmin ediyor. Mamma Mia severleri 10 sene sonra, özlediğimiz duygularla uğurluyor.
Comments